Ziyafet bize ne demeye çalışıyor?




Ziyafet’te etrafını sadece yiyeceklerle algılayan bir köpek yavrusu var. Bir patates kızartmasına tav olarak başlıyor hikayesi. Patates kızartmasına kim karşı koyabilir ki zaten? Sonra tam altı dakika sürecek bol şapırtılı bir silip süpürme heyecanı başlıyor. Bu sevimli yaratık önüne ne konulursa Garfield’ı bile utandıracak bir hızla mideye indiriyor. Keyfi sadece bir kez kaçıyor. O da, sahibi vejetaryen bir kızla çıkmaya başladığı zaman. Evde sadece sebze pişiyor, mama tasına arada sebzeler düşüyor, köpek mamasının üstüne bile maydanoz iliştiriliyor. İğrenç!


Ziyafet bir köpeğin sebzeden hiç hoşlanmayışını komik bir dille anlatıyor gibi gözükse de daha ciddi bir sorunu var ve yaratıcıları belli ki bu sorunun farkında değiller! Burada çizilen tabloda evcil hayvan bir meta, mekanik bir unsur olarak işleniyor. Evcil hayvan, yaşam alanlarınızı paylaştığınız bir canlı değil sanki! Bir yerden alıp beslediğiniz bir oyuncak. Sadece besliyorsunuz, o da sadece yiyor da yiyor. Filmde hiç diyalog yok ama sonunda akıllı geçinen bir ses şöyle buyuruyor: “Barınaktan bir köpek alın ve onu sağlıklı besleyin!”

Barınaklardan veya evcil hayvan mağazalarından alındıktan bir süre sonra sokağa atılan hayvanlar bu yüzden vardır zaten. Hayvan sadece beslenen bir yaratık, kanlı canlı bir tamaguçi gibi görüldüğü için. Oysa bir hayvanın dünyasında kokular, sesler ve imgeler de vardır. Sıcağa soğuğa duyarlıdır, hem fiziksel hem de duygusal olarak. Dilinizi anlamaz ama tepkinizi anlar. Yüzünüzü, kokunuzu, sesinizi tanır. Ve her canlı gibi başka birçok dış etkenden etkilenir, bakımı bu yüzden zordur, özen ister. Önüne konan mamayı yemez olunca, oyun oynamaz olunca, hastalanınca, can sıkınca sokağa bırakılan evcil hayvanların minnet duymayacağı bir film Ziyafet.




Çünkü Ziyafet’te önüne sadece mama attığınız müddetçe mutlu olan bir yaratık var. Daha çelişkili olanı ise, sağlıklı besleme mesajı veren filmdeki köpek yavrusu, kuru mamanın üstüne pastırmalı omlet v.s. atılarak olabilecek en korkunç biçimlerde besleniyor. Gökten dondurma ve cips yağdığında çok mutlu oluyor. Azıcık tutarlıysanız, abur cuburun iştah açıcı güzelliğini pompalayarak sağlıklı beslenme mesajı verdiğinizi iddia edemezsiniz, ama film bunu da yapıyor.

Ziyafet aslında hayvanseverlikle değil, tıkınmanın güzelliğiyle ilgileniyor. İnsan karakterlerinin yemekle ilişkisi de nevrotik. Vejetaryen sevgiliyle sürtüşme yaşanır yaşanmaz ilk iş dolaptaki en kalorili yiyeceklerin tüketilmesi oluyor. Köpeğimiz yine mutlu tabii. Bu arada kısa süreli bir ayrılık yaşanan sevgili kızımız da, tesadüfen bakın ki bir restoranda çalışıyor! Aşıkları barıştıran kahraman köpek sahnesinde mutfakta etler cızırdıyor, bir vicdan muhakemesi bile yaşanıyor. Çok dokunaklı değil mi? Yemekten başka şey düşünmeyen şu yaratık sahibi mutlu olsun, çoluk çocuğa karışsın diye gerektiğinde ızgara eti görmezden geliyor! Ne büyük fedakarlık!




“Lassie bize ne söylemeye çalışıyor?”un dile pelesenk olduğu o naif yılllarda bile evcil hayvanların fedakarlığında daha fazla zeka vardı. O yapımlarda kahraman köpekler inanılmazdı ama evcil hayvanın düşünebilen ve hissedebilen bir canlı olduğu hiçbir zaman unutulmazdı, bu yüzden de her zaman daha gerçekçi ve insancıl hikayeler anlatılırdı. Ziyafet ise tüketim çağının seyircisini o çağın diliyle tavlamaya çalışıyor. Aslında o kadar anlamsız ve çirkin ki, bu anlamsızlığını hayvanseverlik ve sağlıklı beslenme kisvesiyle hoş göstermeye çalışıyor. Sağlıklı beslenmedeki temel silahı ise kuru mama! Hayvanların bir kez alıştıktan sonra başka bir şey yiyemediği, ya obez ya da şeker hastası olduğu şu kimyasal işlemden geçmiş nesneler yani. Amerikan animasyonlarında çocukların hamburger, cips, çikolata ve şekerlemeden başka bir şey yemeyişleri gibi evcil hayvanlar da kuru mamadan başka bir şey yemiyor. Ziyafet’e ancak pet shop sahipleri ve kuru mama şirketleri bayılacak, orası kesin!

* Patrick Osborne’un yönettiği bu kısa film (Feast), 9 Ocak’ta vizyona girecek animasyon Big Hero 6 / 6 Süper Kahraman’ın öncesinde gösterilecek.

Popüler Yayınlar