Bir Pixar filmi: Mutlu Ol veya Tam Bir Kadın ya da Erkek Ol.



Pixar bir zamanlar sadece peluş hayvancıktı. Toplumsal cinsiyetçi söylemin hayal gücüne prangalar atmasına izin vermezdi. O şirin şey, uzun bir süredir patriarkanın köpeği gibi çalışıyor, boynundan bir tasmayla sisteme bağlı. Büyük şirketler cinsiyet kodlarının belirlediği ayrımcılıktan beslenir çünkü. Lego’nun cinsiyeti muğlak tuğla bireylerinin zaman içinde “kızlara göre” ve “erkeklere göre” Lego ayrımına geçtiği yıllarda dev şirket bünyesine katılmış Pixar’ın da benzer yollardan geçmesine şaşmamalı.

İyice sıkı tuttun mu bey, içinden LGBTİ birey çıkmasın!

Yeni Pixar filmi de bu doğrultuda geleneksel bir açılış yapıyor. Onların yapıtları söz konusuyken eskiden geleneksel terimini bu anlamda kullanmazdık. “Gelenek olduğu üzere film yine bir kısayla açılıyor,” derdik mesela. Şimdi yalnızlıktan kahrolan, erkek sesiyle şarkı söyleyen, erkek hatlarıyla çizilmiş bir volkanik ada dişisini arıyor. Şarkısına bir dişi volkan yanıt veriyor.

Filmin adı Lav, İngilizce <love> da olur. Hâlâ anlamadıysanız denizin dibine magmadan bir kalp de çizerler. Pixar heteroseksist şartlandırmanın en temel taşını kullanıyor: Aşk çok şeker, çok cici, ama sadece bir erkekle dişinin arasında olabilir! Esas film Ters Yüz’ün ilk karesinde neyin görüntüsü var, tahmin edin. Bir bebek! Keşke lafı bu kadar dolandırmadan kısa filmde bir magma bebek yapsalardı.

Hiçbir film bireylerin cinsel yönelimini belirleyemez. Ama cinsel şartlandırma kodlarıyla onları korkunç bir ümitsizliğe sokup boğabilirler. Günlük hayatın tamamı erkeğin ve kadının neye nasıl ilgi duyması gerektiğini şartlayan kodlarla doluyken, hiç değilse sinemanın zihni özgürleştirmesi gerekir. İlgi alanları normallerin biraz üstünde ya da altında seyreden bir çocuk bu heteroseksist animasyonlar karşısında “bende bir tuhaflık mı var?” sorusunu mutlaka sorar. Ömürleri boyunca bu soruyla zaten bir şekilde boğuşacaklar, bırakın da sinemada nefes alsınlar. Dünya üzerindeki filmlerin büyük çoğunluğu zaten heteroseksist, bırakın animasyonlar biraz aseksüel kalsın. Birçok ebeveyn tarafından cinsellik içermediği için güvenli kabul edilen animasyonlarda cinsel kimliklere dair çok şey söylenir halbuki.

Ters Yüz’de de önceden programlanmış birçok cinsiyet kodu bulunuyor. Öğrenilmiş erkeklikleri ve kadınlıkları pekiştirmeye yarayan kodlar. Babanın zihni kritik bir anda futbol maçıyla meşgul mesela. Niçin bisiklet yarışı değil, buz hokeyi bile değil de futbol? Çünkü erkekler futbolla ilgilenir! Yetişkin bir erkek olmanın baş şartıdır futbol ilgisi. Son sözü erkek söyler (bkz. parmak savunma sistemi.) Kadın başka bir yakışıklının hayalini kurar ve pişmandır! Bir erkek kadınları kolay kolay memnun edemez, böyle der toplumsal cinsiyetçilik.

Riley henüz 12 yaşında ama hayal gücü delhizlerinde kusursuz sevgiliye dair bir model bulunuyor, elbette ki o sevgili bir erkek! Çünkü kızlar yalnızca erkekleri sever! Aileyi kalıcı kılmanın baş koşulu da karşı cinsten biriyle evlenmektir. Neşe’nin filmin %75’inde “Riley mutlu olmalı, mutlu olmalı, mutlu olmalı” diye çırpınmasında çocuklarının mürüvvetini görmek için kendilerini paralayan kaygılı ana babaların sesini duyabilirsiniz, fazla kulak kabartmaya da gerek yok. Bu mutluluk dayatması bile yeterince sinir bozucu değil mi?

Erkek ve bıyıklı himiniler

Riley’in zihnindeki tüm duygu himinileri kızlı erkekli, çünkü henüz geçiş sürecinde. Tam bir erkek veya tam bir kadın olmaları öngörülen yetişkinlerdeyse bu ayrım oturmuş. Kadınların zihninde sadece kadın, erkeklerin zihninde sadece erkek himinler düğmelere basıyor. Duygularımıza yön veren himiniler olduğu fikri de şizofren nesillerimizin geleceği için çok sağlıklı bir yaklaşım. Böyle bir filme ihtiyacımız vardı. 

Kadın ve uzun saçlı himiniler

En sonunda tüm duyguların kendi içinde önem taşıdığını es geçmiyorlar neyse ki. (Mutluluk dayatmasının tahriş edebileceğini birisi fark etmiş olmalı.) Anı bilyeciklerine zamanla başka duyguların renkleri karışıyor, tek renkli bilyeler karma renkli bilyelerle yer değiştiriyor. San Fransisco’ya taşınmanın tüm kişilik adacıklarını yok etmesi kötü niyetli görünmesin diye bir el arabasının osuruğunu, falancanın tişörtünü gökkuşağı renklerine boyuyorlar. 

Yetmez ama! Çünkü tüm adacıklar yıkılsa da aile adacığı çatırdıyor, sapasağlam kalıyor. Başka adacıklar türüyor, büyüyor ama ailenin ayakta kalması sayesinde. Son bilye yerine oturdu mu? Dişini / erkeğini bul, aileni kur, neşen hep merkezde kalsın. O merkez merkez dedikleri yer tabii ki heteroseksist sistemin ta kendisi. Başka neresi olacaktı!

Tüm bunlar elbette ki bir kötü niyetliliğin değil, tıkanmışlığın göstergesi. Teknik anlamda ispatlayabileceği bir şey kalmayan Pixar, öykü anlatımı düzeyinde değilse de yaratıcılık düzeyinde ciddi bir sıkıntı çekiyor. Bu gidişata göre sıradaki kısalarını tahmin etmek zor değil: Kalemle kalemtıraşın aşkı!

Pixar’ın pamuk helvayı ne kadar gerçekçi yapabildiğine hayranlık sözcükleri dizmeyi bırakalım artık. Biraz Laika’nın, Ghibli’nin yapabildiklerini niye artık yapamadığını sorgulayalım. Yazılım mı donanım eksikliği mi acaba?



Popüler Yayınlar