Mykonos Fucks My Wallet
Mykonos'a en son 10 küsur yıl önce gittiğimde de ucuz bir ada değildi. Ama o zamanlar Türk lirası euro karşısında bu kadar paçoz da değildi. Son zamanlarda iyice pahalı bir yere dönüştüğünü işitiyordum ama gidip bütçeyi göçertmekle birilerinden işitmek aynı şeyler değilmiş, onu öğrenmiş oldum. Geçen yıllar boyunca adada yapılaşmanın neredeyse hiç artmamış olmasına insan şaşırıyor tabii. Ama otomobil sayısında ciddi bir artış var.
Eylül en yoğun sezon olmamasına karşın her yer müthiş kalabalık. Akşam 9'dan itibaren özellikle souvlakicilerde oturacak yer bulmak çok zor olabiliyor; çünkü souvlaki, kafelerdeki milföy börekleri ve sandviçlerden sonra adadaki hala en ucuz karın doyurma şekli. Souvlaki Story diye bir yer açılmış, görünüşe göre diğer souvlakicilerinin ocağına incir dikmiş gibi. Klasik pide arası souvlakiyi çok güzel yapıyor ama souvlaki sunumunu da kendince yenilemiş. Tıklım tıklım, garsonların hepsi çok şeker, içerisi daracık ama dekoru hoş, tuvaleti tertemiz, başarısı boşuna değil yani.
Birçok restoranda, çok sıcak günlerde tek başına ideal bir öğün olabilen horiatiki (bizdeki çoban salatasının her şeyi iri doğranmış ve bol peynirli olanı) bile 9-10 eurodan başlıyor. İşin kötüsü bu korkunç fiyatlara rağmen horiatikinin eskisi gibi doyurucu ve leziz geleceğinin garantisi yok. 10 yıl önce herhangi bir yere gözün kapalı girer, horiatiki söyler, doyardın. Şimdi mekanların neredeyse hepsi A+ görünümünde. Elia plajının köy lokantası görünümlü mekanı bile House Cafe kılıklı bir yere dönüşmüş! Eski halinde en güzel salatayı ve en güzel ahtapot ızgarayı orada yemiştik, çok da ucuzdu, bu kez aynı şeyleri söyledik, hepsi uyduruk geldi ve eşek yüküyle para ödedik.
Elia plajı adanın hala en sakin ve en gay plajı. Sahilinde 200'den fazla şemsiye, 400'den fazla şezlong, her gün bir o kadar da insan var ama uğultu yok, çocuk viyaklaması veya bum bum kafa ütüleyen tekno müzik de yok. Şezlong kirası uçmuş. İki kişilik şezlong kirası 20 avro. Bir de rezervasyon saçmalığı çıkmış. Örneğin en öndeki ilk üç sıradaki şezlongları kiralayamazsınız, "onlar rezerve" yanıtı veriliyor. Peki bu rezerve sistemi nasıl işliyor, bilen yok. Ama cevabı basit, bu şezlonglar gün boyu sahilde para harcayacak, su gibi alkol tüketecek, garsonlardan habire yiyecek isteyecek, kısacası çok para harcadıkları için özel muamele talep edip kendilerini özel hissetmek isteyen lubunyalara ayrılıyor. Sandviçinizi ve içeceğinizi plaj çantanızda mı getirdiniz? Yalnız mısınız? Ya da 'nereye geçebiliriz?' diye soran aşırı kibar ve şaşkın bir turist misiniz? Sizi şöyle en arkaya alalım. Plajda gökkuşağı bayrağı dalgalanıyor, özgürlük, alıkma, yarı naşlamış similyalar, alfa erkekler falan ama bildiğin kast sistemi işliyor. "Ayy buradan sonra Londra'ya, oradan da Los Angeles'a geçeceğim, buradan çok sıkıldım, etraf çulsuz dolu, en arkalardan börek kokuları geliyor ay!" diye gullüm yapan A+ lubunyalar.
Gullüm demişken, İtalyan lubunyaların gullümü tıpkı bizimkiler gibi en gürültülüsü, onlar da bizim gibi ona buna madilik alıkarak eğleniyorlar, "Una donna (but kadın)"lar, "che dispereta (ümitsiz vaka)"lar havada uçuşuyor. Aniden su sıçratanlara "ay hakikaten tam ibnesin" diye şırlıyorlar. İngilizlerin gullümü ise en sıkıcısı. Sinema, dizi ve video oyunu göndermeli konuşuyorlar, plaj havlularının üstünde George R. Martin'in başka bir yazarla beraber yazdığı en yeni kitabı. On İngiliz lubunya adaya beraber gelmiş. Bizde beş lubunyayı bile biraraya toplayıp tatile gidemezsin, ikinci gün kavga çıkar, üçü geri döner. LGBTİ dayanışma hareketinde çok gerideyiz anacım.
Adanın on yıl önceki nispeten otantik havası gitmiş, her yer Kanyon AVM'ye benzemiş. El işi ürünleri satan dükkanlar bile 'sanat galerileri' kılığında. Dükkana adım attığınızda bazıları kartını hemen açıyor: "Burada en ucuz ürün 20 €'dan başlar." Biraz Yunanca pratiği yapma hevesiniz varsa, onu diğer adalara saklayın çünkü adanın resmi dili İngilizce olmuş. Kalimera diyerek dükkana giriyorsunuz, "hello" diyerek yanıtlıyorlar. Çatpat Yunanca'da ısrarcıysanız, bir sonraki yanıtları "Would you prefer to speak English?" olabilir. Meali: Aaay, burası dil kursu mu ayol, Ibiza'ya saç atıyoruz biz.
Birçok dükkanda "Mykonos Fucks Ibiza" tişörtleri, kendin ol azıcık, yediğin kaba pisleme köppek! Dana kadar harflerle "I AM GAY" yazan tişörtlerin de alıcı bulmasını bekliyorlar, ya naifler ya da salak. Nüfusunun %99,9'u gey olan bir lubun cumhuriyetinde bile giymem o tişörtü, çüş! İki adım ileride "Hiç uyuma, iç ve dans et" tişörtü. Kalp krizi geçirip ölmek istemiyorsanız böyle şeylere de itimat etmeyin.
Ada, plaj, deniz salaşlığı artık Mykonos'ta geçerli değil. Akşamları sokaklarda gezen insanlar şıkır şıkır, sanırsın kokteyllerini içtikten sonra Cannes'da kırmızı halıda yürüyecekler, Oprah'ın villasındaki şöhretler partisine katılacaklar. Mykonos sokakları hala taşlık, ama topuklar apartman. İyi cesaret, hatta ne müthiş bir vücut hakimiyeti! Gucci tişörtünüz yoksa Queen'de sizi güler yüzle buyur etmelerini beklemeyin.
Plajlara dönelim mi? On yıl önceki o külüstür minibüslerin hepsi kalkmış, yerlerine klimalı, 43 koltuk kapasiteli şehirlerarası otobüslerden konmuş. O koca otobüsleri sığdırabilmek için de duraklar eski limana taşınmış haliyle. Buna rağmen özellikle ilk otobüste yer kapabilmek için her gün küçük çaplı bir itiş kakış yaşanıyor. Neyse ki medenice kuyruk oluşturmayı akıl etme ihtimali yüksek. Otobüs şoförlerinin suratsızlığı ve hırçınlığı baki, dünyanın neredeyse her yerinde olduğu gibi. Ama tabii birisi çıkıp da bilet kesme işini şoförlerin üstünden alıp adamları rahatlatmayı akıl edememiş, orası ayrı. Birer kutu konsa, biletler bir gişeden satılsa, insanlar da çabuk çabuk binse herkes rahat edecek. Şoförler hem para sayıyor, hem bilet kesiyor, hem de envai çeşit aksanla bin türlü soru soran turistlere yarım yamalak İngilizceleriyle yanıt vermeye çalışıyorlar. Bu koşullarda güleryüzlü olmalarını çok da beklemeyelim.
Tüm bunlara rağmen Mykonos'a yine gider miyim? İki defa düşünürüm belki, çocuklu bebekli turist sayısı artmış olduğu için hadi üç defa olsun, adaya adım atar atmaz en az 100 € adeta buhar olup uçtuğu için de aylar önceden para biriktiririm ama tabii giderim ayol!
Gelecek bölüm: Ikarus Mykonos'a Karşı.
*Bu yazıdaki tüm fotoğraflar kişisel albümümdendir.