AYLIK JETON #5



Her ay kapanış jeneriğine kadar ulaşmayı başardığım oyunlardan bahsediyorum.

1) Uncharted 4: A Thief’s End

Nathan’a hırsız demek ne kadar doğru bilemiyorum. Tamam, eskiden çok hırsızlık yapmış, hatta hüküm bile giymiş ama aslında bir hazine avcısı. En azından ömrünün oynadığımız kadarı öyle. Bu son halkadaki hikayenin nasıl başladığından ve nasıl bittiğinden bahsetmeyeceğim, çok ağır darbe olur. Nathan hazine avı işlerini bırakmış, mesaili çalışıyor ama yaşadığı eve bakılırsa aslında çalışmaya ihtiyacı yok, belli ki sıkıntıdan. Bir ara hep hüsranla biten serüvenlerinden dem vuruyor ama eli boş dönmediği serüvenleri de olmuş herhalde. Eh, yol boyunca bulup cebine attığı o parlak minik nesneler bile servet eder sonuçta.

Nathan: Oraya gidesim var kız. Sully: Geralt mı sandın kendini denyo! 

Yeni macera insanı sürekli diken üstünde tutan bir entrikaya sahip. Öldü sanılan biri geri dönüyor, yardım istiyor, ama Nathan’ın karması malum. Biri ona ihanet edip kazık atacak ama kim? Oyunun adında ima edilen SON kimin akıbeti, nasıl bir son, direğe tutunmuş Luke Skywalker gibi acıyla haykıracak mıyız? NOOOOOOOOOOO!

Doydum, güzel bir vedaydı. 15 dakikalık kesintisiz aksiyon sekansı boyunca bir kez bile yükleme ekranı olmayışına hayret ettim (video değil, tamamı oynanabilen bir bölüm). Oyuncunun seride ilk kez tamamen serbest bırakıldığı kısımlardaki ‘open world’ etkisi tamamen sanal. Ufukta gördüğünüz kasabaya gidebileceğinizin garantisi yok mesela.  Keza, bomboş bir haritada ciple dönüp durmak keyifli değil. Ortada sahiden serbest bir harita varsa, dolaşmanın ödülü bir harabenin köşesinde minik parlak nesneler bulmaktan daha fazla olmalıydı.

Sonuç: Aksiyon oyunlarının çıtası bu kadar yükseltilmişken geliştiricilerin işi çok zor. 5/5

2) Volume

Stealth oyunları çok değişti şekerim, eskiden böyle miydi? Hiçbir şeyin değiştiği yok aslında. Yine huni biçiminde betimlenmiş görme/işitme alanlarından saklanıyoruz. Piksele değdin mi yanıyorsun! Yapay zeka? Peh, milimetrik hata payı bırakılmış olsa bile kandırılmayacak AI yoktur. Aynı yerde bin kez ölüp başa dönerken (çok şükür yükleme süresi sıfır), şöyle köşeden kayıverince geçiveriyorsun. Beceri değil, şans ya da matematiksel sapma. 

Barkod okuyucu kadar heyecan verici.
Sahi, dünya kadar level tasarlayıp hepsini bir öyküyle birbirine bağlamak hiç şart değil. Andy Serkis’i boşuna yormuşlar. Dır dır dır dır (bir tuşla geç!) vır vır vır (geç!) Bu kadar çırpınmanın bir anlamı olsun istiyorlar, belli. Oysa sahiden gerek yok, elektrikler kesikken başka bir şey yapamıyorum diye oynadım, bir de baktım bitmiş. Bizde çok kesiliyor da. 2/5

3) Batman Arkham Origins: Blackgate

Bu da asansörde mahsur kalınca Vita’da oynanabilecek bir oyun değil mesela. Fazla klostrofobik. Tamamı kapalı alanlarda, daracık havalandırma boşluklarında, nereye gideceğinizi bile söylemeyen bir haritada yolunuzu bulmaya çalışmakla geçiyor. Haritası da var güya. Bulunduğun yer şurası, gideceğin yer kutu kutu pense elmayı yerse! Gideceğin yer belli ama bulabilirsen git yani! Tamam Batman dünyanın en donanımlı, en zengin ve en hırıltılı dedektifi ama bu kadarı fazla. Haritadaki bir yeri açabilmek için önce bir yerlere gizlenmiş boss’u yenmek gerektiğini bana oyun değil, Google amca söyledi. Yükleme süreleri de feciydi. Bazen bana böyle bir peygamber sabrı geliyor ve bitiriyorum… İnat galiba, biraz da mazoşizm. 2/5

Videolar oyundan daha güzel.

4) Walking Dead: Michonne

Michonne serideki eli palalı hanımefendiymiş, bir ara ortadan kaybolmuş, o kaybolduğu sürede neler yaptığı bilinmiyormuş. Ne yapmış olabilir ki, bir sürü zombi kesip adam pataklamıştır. Tanıyıp sevdiğimden, merak ettiğimden değil de Telltale oyunlarını sevdiğimden denedim. Bir de çok ucuzlamıştı ondan. Bir de açılış jeneriğinde hangi şarkıyı kullandılar, merak ettiğimden. Bond jenerikleri bir, Telltale jenerikleri iki, o kadar iyiler artık



Michonne çok sinirli bir hanım, travması var. Yalnız Telltale şu ilk yardım sahnelerini işkence pornosuna dönüştürmeye bir son vermezse bende de travma oluşacak yakında. Oyun serisindeki ahlaki açmazlar burada tam bir öfke denetimi testine dönüşmüş. Yan karakterler o kadar sinir bozucu ve iflah olmaz tipler ki Michonne’un palasının tadına bakmak için resmen kaşınıyorlar. Serinin en haşin halkasıydı. Seçimlerimden dolayı hiç pişman değilim, aynı kampa çıksam gene yakarım. 3/5

5) Gone Home

Steam’de defalarca indirime giren oyun PS4’e gelince çok pahalı çıktı. Boncuk mu kondurdular acaba? Yemedim tabii. Konsola gelince elitist mi oluyorlar, bunlar zengin ne versek alırlar mı diyorlar nedir. Gerçekte Sony’nin komisyon ve lisans ücretleri yüzünden oluyor tabii, artı Türkiye’de dijital ürünlere uygulanan yüksek KDV yüzünden. Neyse ki kısa bir süre sonra PS Plus’ın bedava oyun kütüphanesine düştü. Eh, deneyelim bari.

Bazen oturma odasında otururken bana da böyle bir gizem gelir.

Geçen sene PC’de oynayanların yere göğe sığdıramadığı şey bu muymuş? Perili evde dolaştığımı düşünürken (sıkıntıdan tam ölmek üzereyken) entrikanın ‘dolaptan çıktım, hadi ben kaçtım’ teranesine bağlanmasına hiç duygusal yaklaşamayacağım, kusura bakmayın. Nasıl bir mızmızlık, mıymıntılık bir de… ‘Meğer her şey bir rüyaymış’la biten korku öykülerinde saç baş yolmak gibi. Bu oyunları yapacağınıza gidin eyaletinizin LGBT bültenine makale yazın, öf! Stephen King kovalasın sizi! 1/5

Bitemeyenler (Uninstall kategorisi)

Furi: Afro Samurai seviyorum diye bir oyunda yaşadığım kaçıncı hayal kırıklığıdır bu! Milyon tane komboyu niye ezberlemek zorundayız? A kombosu üç dakika önce çalışıyorken beş dakika sonra niye işe yaramıyor? Bosslar canlı varlıklar olsaydı ‘canım yenilmek istemedi’ diye düşünüp mızmızlık yapıyorlar sanırdık. Kaç tane can barı var öyle, sayamadım. Boss’un on canı var, senin üç, hadi sıkıysa yen bakalım. Diyelim ki başardın, müthiş süratli karakterin bir anda kaplumbağa hızına düşüp diğer arenaya gitmeye çalışıyor. Önümüzdeki üç yıl zarfında oraya varırsan ikinci boss seni bekliyor. Zorluk seviyesini düşürünce de trophy’ler iptal oluyor. Sanki parayla! Sırf bosstan ibaret oyun isteyen Castlevania: Lords of Shadow oynamalı, hayat kısa.


Joe Dever’s Lone Wolf: İki dakika önce çalışan mekaniğin on dakika sonra çalışmayışına bir örnek daha. Sebep? Geliştiricinin keyfi öyle istemiş. Oynarken zevk almanı değil, ter dökmeni istiyorlar. Üç tane iblis haklayacağız diye sayfalar dolusu metin okumak niye gerekiyor? Ortada oyun yok ama hikaye var. Git kitap yaz Joe, yorma beni.

Fallout 4 – Far Harbor (DLC): Oyuna gelen en büyük genişleme paketi diye iyi gaz verdiler. Borderlands’den fırlamış gibi duran bir adaya çıkmak iyi, hoş. Gizem yerli yerinde. Öykü tam bitmeye yakınken sivri zekalı birisi oyuna Minecraft türevi bir bulmaca yerleştirmeye karar vermiş. Birinci bulmaca tamam, ikincisi tamam, üçüncüsü (ne zaman bitiyor?) tamam, dördüncüsü (artık dursak mı?) tamam, beşincisi… insan sabır taşı olsa çatlar! Bu bulmacayı kimler tasarlamışsa, kim onay vermişse, kim test etmişse, hepsinin maaşı geç yatmıştır inşalla! Bundan sonra sekiz ayrı gezegende geçen DLC yayınlasalar almam! Bethesda DLC’lerinin üstünü çizdim!

Bunu göreceğime atom bombası yutsaydım.

Shadwen: Yok, bu rezil şeyi Trine’ı yapan ekibin yaptığına hala inanamıyorum. Stajyerlere mi yaptırdılar acaba. Hani hayatında hiç stealth oyunu denememiş birine oynat, ömür boyu hiçbirine dokunmaz. Temelde tek bir level var, sadece düşmanların yeri ve sayısı değişiyor. Üç kez aynı şeyi oynadın, hadi dört olsun beş olsun, beşinci de temcit pilavından gına geliyor. Oynanışta çeşitlilik diye bir şeyi hiç mi duymamışlar?

Warp Shift (iOS): Bir de bu vakalar var. Mesela puzzle oyunu yapıyorlar, her level'da yıldız falan topluyorsun, yeterince mükemmel süper olağanüstü müthiş oynamazsan az yıldız topladığın için diğer seviyeleri açamıyorsun. Bulmacayı çözmen yetmiyor, manyak hırs yapıp en süper şekilde oynaman lazım. Çok ayıp laflarım var böyle oyunlar için. 

Dragon Hills (iOS): Buradaki Khaleesi göndermesini görmemek için kör olmak lazım. Sevgili oyun geliştiricileri, iPad'in dokunmatik ekranına bel bağlayarak reflekse dayalı aksiyon oyunu yapmayın. Çalışmıyor! Uygulama açılmıyor ya da çöküyor anlamında değil, olmuyor yani olmuyoor!
 
Mimpi Dreams (iOS): Çok şirin evet, 10 dakika sonra kendimi gerizekalı gibi hissetmeseydim daha iyi olurdu.

Legend of Badminton (iOS): Bedava diye de insanın suratına kezzap atılmaz, ayıp ama! Apple mağazanın editörü gibi bir şeysi yok mu? Bu gidişle beş yaşındaki çocukların karalama defterlerini gif yapıp uygulama diye koyarlar.

Bu ay bunları da öğrendim:

* Star Wars Battlefront aşırı sıkıcıymış. Aldığım günden beri raftan bana bakıyor, diski tekrar konsola takmak için hiçbir sebep bulamıyorum. Zırt pırt 7-8 GB’lık yamalar yayınlamalarından da gına geldi. Bırakın dağınık kalsın!

20 lira daha ver bu ejderha seni dondursun!

* Dragon Age Inquisition DLC’lerinin yanlış fiyatlandırmasına PSN TR nedense hiç müdahale etmemişti. 10 dolarlık paketler Türkiye mağazasında 75 liradan listelenmişti. Mağazada paket indirime giriyordu, bizde orijinal fiyatına geri dönüyordu çünkü 75 lira üzerinden indirim yapılıyordu. En sonunda EA %80 gibi bir indirim yapınca hakikaten düştü fiyatlar. En yüksek not alan Jaws of Hakkon’a da ancak bu indirimle, oyunu bitirdikten bir buçuk yıl sonra ulaşabildim. Lafı daha fazla uzatmak istemiyorum, oyunu seven hiçbir DLC paketine el sürmemeli. Hele hele Descent'ten iblis görmüş gibi kaçmalı. Zaten Witcher 3 oynadıktan sonra DA’yı rafta bırakmak lazım, hoş bir anı olarak kalmalı.

* PS4 oyun kumandası Windows 10’da ve Steam üzerindeki oyunlarda çalışıyor. USB kablosuyla bağlamak yeterli.

Ne demek yani? (Mini sözlük)

Open world: Açık dünya haritası, canın nereye isterse gidersin, istediğin kadar takılırsın, genelde görünmez bir duvara toslayana kadar açıktır.

Stealth: Gizlenip saklanmalı, 'ay düşmana yakalanırsan yanarsın' oyunları. Aksiyon tasarlamaya üşenenlerin icadı olduğu rivayet edilir.

Boss: Bölüm sonunda aşılması gereken büyük düşman. Bazen bölümün sonunu beklemeden de çıkarlar. Genelde gıcıktırlar.

DLC: İlave paketler. Oyuna doyamadım aynısından biraz daha istiyorum dersen kesenin ağzını açıyorsun. Ücretsiz olanları da var ama çoğu para tuzağıdır, çünkü karakterin saç rengini değiştiren bir yama bile DLC diye satılabilir. Çok şikayet etmeye de gelmez, 'zorlayan yok, alma!' derler.
 
 

Popüler Yayınlar