AYLIK JETON #10
Kapanış jeneriğine kadar ulaşmayı
başardığım oyunlarda neler yaşadığımdan bahsediyorum.
The Last Guardian
Hızlı üretim ve süper hızlı tüketim
çağında bir oyunun yapımına neredeyse 10 yıl ayırmak eşine az rastlanır bir
adanmışlık örneği. Böyle insanlar takdir bekleyerek iş yapmazlar, işin
tamamlanması onlar için bir onur meselesidir. Fumito Ueda bu Kaf Dağı
yolculuğundan da alnının akıyla çıktı, kült diskografisine bir eser daha ekledi
ama yapıtı ilk aydaki heyecan dolu olumlu eleştirilerin ardından derin bir
sessizliğe terk edildi. Deneyimlediğim kadarıyla şunu diyebilirim, Trico o
sessizliğin içinde yavaş yavaş büyür ama ölmez.
Biraz kuş, biraz fare, çokça kedi, biraz
da ejderha olan Trico’nun vücut dilini öğrenmeye çalışmak oyunda mimari bulmacalardan
daha geniş yer tutuyor, hatta lokomotifin ta kendisi. Tümüyle yabancı bir
yaratığı anlamaya uğraşarak nereye varacağı tamamen meçhul bir yolcuğu beraber sürdürmeye
çalışmanın kolayca tarif edilemeyecek bir yanı var.
Trico kafasını yukarı doğru uzatıp bir
yere bakmaya mı çalışıyor? Hmm, çıkış orada olabilir mi?
Trico sürekli homurdanmaya, inlemeye
başladı. Karnı mı acıktı yoksa hasta mı? Trico şu yüksek duvarın ortasındaki
daracık yerden geçemez ama beni oraya kadar kaldırabilir mi? Bu kadar yukarıdan atlasam Trico beni
yakalar mı? Oyun oynamanın amaçlarından biri keşif ve
başarı duygularını tatmin etmekse, bunu fazlasıyla yerine getiriyor.
Nefesini tut ve atla. |
Trico bir video oyununda yaratılmış en
karmaşık dijital yaratık, hatta dijital olduğunu unutturacak kadar da gerçek ve
canlı. Bir yerde yem fıçılarından birini ağzına doğru fırlattım, havada kapmaya
çalıştı ama fıçı burnuna çarpıp sekince can acısıyla sızlandı.
Onun korkularını, sınırlarını ve gizli
yeteneklerini adım adım keşfetmek sürprizleri sürekli kıldı. Çok az oyunda
buradaki kadar hazırlıksız yakalandım, şaşırdım.
Dış sesi ezelden beri sevmem, buradaki de
anlatıya bir derinlik katmaktansa görünen köye kılavuzluk etmekle meşgul.
Mesela mahzen gibi bir yerde kapana kısılıyorsun, tam ‘eee, nereden çıkacağım
şimdi?’ diye düşünürken, dış ses şunu diyor:
- Orada kapana kısılmıştık, acaba çıkış
var mıydı?
Trico’nun karnını doyuruyorsun, şunu
diyor:
- Onun karnını doyurdum, artık yola devam
edebilirdi.
Oof of! Kontrollerin günümüze göre çok
ağır aksak çalıştığı da doğru. Bazı tuşlara iki farklı hareket atanmış, uzun
basarsan ayrı, kısa basarsan ayrı. Telaşlı bölümlerde uzun kısa ayrımını
gözetemiyorsun haliyle, tam kaos. Yine de usandırdığını söyleyemem. Ölünce
yükleme ekranında tuşlara art arda basmak son derece gereksizdi ayrıca.
Dünyanın en sağlam gömleği. |
Oyunun genelde next-gen denemeyecek kadar
puslu ve karanlık göründüğünü de not düşeyim. Özellikle kapalı alanlarda geçen
bölümler (ki epey fazla) PS3 çağının kalıntısı gibi. Çok dert etmemek mümkün.
Finalinde ağlamadım. Peki onca duvara dama
tırmanmaya, o mağara senin bu mahzen benim çıkacak delik aramaya değdi mi?
Fazlasıyla! Kapanış jeneriği akarken bir Kurosawa veya Yasujiro Ozu bilimkurgusu
izlemişim gibi hissediyordum. Evet, bu yönetmenler hiç bilimkurgu filmi
yapmadı, ama yapsalardı böyle olurdu.
Sabırsızlara, dabancalar patlamayınca ya
da yuvarlak bir nesnenin peşinden koşmadıkça oyundan zevk almayanlara, bir de
yükseklik korkusu olanlara tavsiye etmem. 4/5
Batman: The Telltale Series
Batman’i her fırsatta tazelemeye
uğraşıyorlar, ona her elini atan kendi baharatını katmaya özen gösteriyor, iyi
güzel de şu ‘ya anam babam öldü ühü ühü’ ağlaklığı niye hiç değişmiyor? Mesela
niye ebeveynleri hâlâ hayatta olan bir Bruce Wayne versiyonu göremiyoruz? Büyük
trajedi onu Batman yaptı da ondanmış.
Tamam, başka trajedi olsun. Mesela,
babası onu yarasa çukuruna atıp cezalandırınca, sonra da gey olduğunu açıklayıp
porno yıldızı sevgilisiyle evi terk edince baba hasretine dayanamadığı için Batman
olsun. Ya da trajedi şart mı? Aşırı zenginlikten canı sıkıldığı ve bari film
eleştirmeni olayım demediği için Batman olsun. Sözün özü, kazık kadar adamın
anne babasının resmine bakıp ‘ühü ühü keşki ölmeselerdi de siyah kostümümü ne
kadar beğendiklerini söyleselerdi’ diye mızmızlanmasına doydum artık. Yani bu
hikaye demirbaşsa görmezden de gelinebilir. Orijin hikayesiz Batman macerası
olamaz mı?
Press X to Shut Up! |
Telltale tüm kötüleri grotesk hallerinden
sıyırıp gayet insani halleriyle betimlemeyi tercih etmiş. Harvey Dent’in öyle
bir tarafı yanık suratı yok mesela. Penguen de normal görünümlü biri. Fevkalade.
Ama hikaye feci donuk. Pis hain kötülerden birinin Bruce Wayne’in makamına
oturması gülünç. Oyunda hiç eğlenceli bir şey olmayınca, diyalog seçeneklerinde
sürekli Alfred’i azarlayıp eğlendim. Nasıl olsa Telltale oyunlarında seçimler
hiçbir haltı değiştirmiyor. En fazla köşede ‘Alfred bunu unutmayacak’ ibaresi
çıkıyor. Unutmadı da n’oldu? Batman’in çayına kezzap mı koydu? Yoo, eski tas
eski hamam. Booooriiiiing!
Bir de Catwoman’a sürekli aşklı meşkli
sözlerle iltifat edip Batman’i paçoz ettim. Diyalog seçeneklerinde “Gelip
Batcave’de benimle yaşasana” bile vardı. Oldu, hatta akşamları eve dönünce
kostümünü de ütülesin, gerizekalı!
Galiba eğlenceli bir Batman oyununun
formülü bu, Batman: The Dork Knight!
Ayrıca Vicki Vale yapmaz öyle şey! 2/5
Headlander
İsmine bakınca ‘bi kafa kodum oturttum’
hanzoluğunu oyun yapmışlar sanıyorsun ama aslında mis gibi bir ‘yetmişlerde
bilimkurgu rengarenkti’ oyunu. Double Fine işi olduğundan mecburen oynamak
lazım zaten. İsmi “Biyonik Kafanın İntikamı” da olabilirmiş. Uçan bir kafayı
oynuyorsun, kafayı kullanarak savaşıyorsun, kafanı kullanarak da bulmacaları
çözüyorsun. Kim kimin kafasını kullanıyor, kafa kafaya uyar mı, kafa dengi
olmak bölümü geçmek için yeterli mi gibi açmazlara kafa yorarak son derece
düşündürücü…. öööf, oradan oraya uçup koşup robot patlatıyorsun işte. En
kolayda oynadım, haritanın her yerini açmaya uğraştım, sıkılınca bıraktım, eğlendim,
biraz güldüm, sonra da unuttum gitti. Kafa bırakmadı bende. 3/5
Virginia
David Lynch filmi gibiymiş. Uuuuu. Twin
Peaks ile Fargo’nun harmanı gibiymiş. Uuuu. Yeni nesil anlatıma dayalı
interaktif film deneyimlerindenmiş. Hmmm. Çok ucuzlamış. E hemen oynansın,
pardon etkileşilsin. Bulmaca yok, diyalog yok, anlatıyı devam ettirmek için belli
bir nesneyle belli bir zamanda etkileşmek gerekiyor o kadar. Neymiş, mesleğinin baharındaki bir
dedektif idealist biriyken bir vakayı soruşturdukça en
nefret ettiği şeye dönüşüyormuş.
- Neden aynaya bakınca başka biri
gözüküyor?
- Tipik
Lynch o!
- Az önce otel odasındaydım,
kapıdan geçince nasıl ofise çıktım?
- Tipik Lynch dedim!
- Bu araba sahnesini daha önce üç
kez görmedim mi?
- Çok soru soruyorsun, senin kafan niye karışmadı hâlâ?
Deneysel filmleri yapanlara söylediğimi deneysel
oyun yapanlara da söyleyeceğim. Evinizde deneyin! 1/5
Armikrog
Doug TenNapel kil animasyonla oyun yapma
hırsından ve deliliğinden vazgeçmemiş. Ama zamana da hiç ayak uydurmamış.
Bulmacaları çözebilmek için hâlâ müneccim olmak gerekiyor. Yalnız Neverhood’u
oynadığım günlerin aksine artık her şey Google amcaya sorulabiliyor. Yani bu
kadar kasmak boşuna. Bir bulmacayı çözebilmek için gece uykusuz kalıp haritanın
aynı bölümlerinde deli tavuk gibi dolaştığımız, oyunu severek oynarken bir anda
nefret etmeye başladığımız günler çok geride kaldı. PS4 versiyonundaki
kontroller feciydi. İmleci belli bir noktaya götürebilmek için bir bulmacayı
çözmekten daha fazla uğraştım. Stop-mo’nun başımın üstünde yeri var, ama bunun
yerine kısa animasyon yapmak da bir seçenek sevgili Doug. 3/5
Bunları da oynadım ama hepsi mutlu bitmedi:
* Valley’in sonlarına doğru çıkan bir bug
oyunu felç etti, iki üç saatlik bölümün ta en başına geri dönmektense oyunu
komple sildim. Nasıl da feci sıkıcıydı zaten.
Aarrgh, EDNA! |
* Nedense birden Back to the Future aşerip
Telltale oyununa baktım. Feciymiş! Her bölüm aynı yerlerde geçiyor. Edna’nın
saçını başını yolasım var. Oyunun tek kadın karakterini bu kadar sevimsiz
yapmak seriye hıyanetin daniskası artık!
* Yıllar önce Xbox’da oynadığım ama
bitiremediğim Shadow Complex’i Remaster haliyle bir de PS4’te oynadım. Her yer
havaya uçarken kaçmaya çalışılan bölümü bir türlü geçememiştim o zamanlar. Artık
pişmişim, tereyağdan kıl çeker gibi bitirdim. Gene çok eğlendim. İyi oyunlar
asla eskimez.
Shadow Complex |
* Herkes Song of the Deep’i kötülüyordu.
Insomniac oyunu ne kadar kötü olabilir ki deyip ucuzlukta indirdim. Çok
kötüymüş. Akıntıya karşı niye ilerlemeye çalışmam gerekiyor? Bir türlü ölmeyen
deniz öcüleri çok parlak fikir, tebrik ediyorum! Özellikle Abzu oynadıktan
sonra dayanılır gibi değil. Anlamsız zorluğun mahvettiği oyunlardan biri daha.
* Her seferinde küçük ölçekli stealth
oyunlarını denemeyeceğim diyorum, gene aynı hatayı yapıyorum. Bu kez de Aragami’ye
kandım. Üç bölüm iyi hoş geliyor, sonra o üç bölümün aynısını yedi sekiz kere
daha oynaman gerekiyor. Çimene değince öldünlü oyunlar bir bitin artık!
* Gravity Rush 2 acayip yüksek puanlar
alınca Vita’da bir türlü ısınamadığım ilkine tekrar geri döneyim dedim. Kedili
olmasına rağmen yine ısınamadım ama bu kez hikaye modunu bitirdim. Genellikle
zamana karşı yarış içeren yan görevlere hiç dokunmadım. Yaklaşık 9 saat boyunca
hep aynı tip düşmanlarla olağanüstü anlamsız bir dövüş sistemiyle çarpışmanın
hiç keyifli yanı yok. Havada uçarak habire yer değiştiren bir şeye uçan tekme
atmaya çalışmanın nesi keyifli olabilir ki? Geçiş videoları niyetine Moebius’u
anımsatan çizgi roman panelleri de olmasa zor katlanırdım. İkinciyi
oynayabilmem için üzerinden çok zaman geçmesi lazım.