Andromeda'da her şey eski tas eski hamam, e niye gittik o zaman?
Allerjen uyarısı: Oyunda 70 saati devirdikten sonra yazdım, e haliyle sürpriz bozan çok şey yumurtladım.
Sarah Ryder, Andromeda galaksisinde
genellikle Türkiye’den yurtdışına çıkınca “amaan bunların aynısı bizde de var”
diyen yerli turist gibi davranıyor. E böylesi daha kolay, eski tas eski hamam
teranesine sığınmak insanlığı kurgusal bir evrende sudan çıkmış balığa
döndürmekten daha pratik bir yöntem. Hani insanlar aynı hataları yapıp Andromeda
galaksisinin de içine etmiş olsalar, daha anlamlı olacak.
"In God We Trust" |
Aynı hataları yapanlar yok değil.
Mesela ilk kolonileşme girişiminde zoru görünce haydutluğa bağlayan ve hayatta
kalma mücadelesi kisvesi altında her tür kanunsuzluğa kalkışan (o da kolay ya)
bir grup oluşmuş. Keza, insanlar Samanyolu’nda sığındıkları erdemlerin, ahlak
anlayışlarının, felsefelerin ve inançların Andromeda’da çuvalladığına tanık
olsalar, başka değerler bulmak zorunda kalsalar, yine zekice bir metinle
karşılaşacağız belki.
Ne var ki Andromeda’daki en büyük
tehdit insanlar değil, Kett denen bir ırk! Onları kendi galaksimizdeki
aşırılıkçı din gruplarından herhangi birinin yerine koyun, aynısı. Sözde
mükemmelliğe erişmişler, en hakiki doğruyu onlar biliyorlar ve galakside kendileri
gibi olmayan kim varsa hepsini ya dönüştürmek ya da öldürmek istiyorlar. Rahip,
keşiş, piskopos gibi unvanlar kullanıyorlar. Tapınakları var. Kutsalları çok.
Meşhur Mass Effect açmazlarından ilki “kett kutsalına dokunacak mısın bırakacak
mısın?” ikilemi üstüne kurulu.
Uzaylının da yobazı olur mu demeyin! |
Hah, sen kalk ta Andromeda’ya git, sonra
da din savaşının göbeğine düş! Ben Ryder’ın yerinde olsam, alın Pathfinder
ünvanınızı bir tarafınıza entegre edin der, kendimi en az beş bin yıl
dondururdum. Kabine de bir post-it yapıştırırdım:
“Teknisyene not: Samanyolu’na HİÇBİR
ŞEKİLDE benzemeyen bir galaksi bulmadıkça uyandırmayın. Mersi!"
Çıkış noktasıyla da derdim var. Ryder insanlığa yepyeni bir dünya kurmak gibi çok iddialı ve ağır bir göreve niçin babasının zoruyla atanıyor? İlla babalar mı kutsal görev atayıcısı olacak?
Babanın son istediği bu, yapacaksın artık mı olacak? Tam tersi niye olamadı?
Babası kanserden ölmek üzere olsaydı, yapay zekayı annesi icat etseydi, anasına
bak kızını al olsaydı, n’olurdu yani, kara deliğe mi düşerlerdi?
Ya da tamamen ipsiz sapsız soyu sopu
belli olmayan birisi olsa kendini misyona adamaz mıydı? İlla böyle abla kardeş,
anasının kuzusu babasının gözdesi olması şart mı? Bakın, kafası tümden ataerkil
çalışan Hollywood bile Marslı’yı çekip şeytanın bacağını kırdı. Geçelim bunları
artık.
Ryder ilk başlarda “ööf, babamla aram
iyi değildi zaten, bir de bu angarya çıktı başıma” diye mızmızlanıyor ama
kahramanca işler başardıkça “babam benimle gurur duyardı”ya bağlıyor. Son
cümlesi nedir bilin bakalım. “Babamın başlattığını güzelce noktaladım, emekleri
boşa gitmedi.” N’oldu kız? İki tane gezegen bulunca hemen yumuşadın mı?
Bu babalık mevzusu oyun boyunca birkaç
kez hortluyor. Gil, Tempest gemisinin en anaç ve en hödük elemanı (holigan
olacakken teknisyen olmuş) arada bir “babalarımız olmasaydı biz olur muyduk”
gibi diyaloglarla duyarga kasıyor. Keşke ırk da seçebilseydik de Salarian
olsaydık, “moleküler seviyede hücrelerin biraraya gelmesiyle oluştun dangalak,
Gil-üretici spermler tuvaleti de boylayabilirdi mesela” diyerek turp
sıkabilseydik bu muhabbete.
Gil çok delikanlı bi gey! |
Gil arada bir coşuyor. Bir ara Sarah’a
“ileride çocuk doğuracak mısın?” diye soruyor mesela. Azıcık senli benli
muhabbet edince “evinin gadını ol, çalıştırmıycam seni, golonimizde gül gibi
yaşayıp gidecez, seni sıcak gezegenden soğuk gezegene göndertmiycem” demeye
başlayan tipik erkeklerden sanırsın! Ama değil!
Gil oyunun sonuna doğru “galiba baba
olacağım, hazır mıyım ki” diyerek coşuyor da. Taktı! Daha ortada doğru dürüst
yerleşim yok, cryo havuzunda uyandırılmayı bekleyen binlerce kişi var, herkesi
idame ettirebilecek kaynak bile bulunamayabilir ama herif evlat edinme moduna
geçmiş bile! Diyalog seçeneklerinde “senin gibi bir hıyara da en çok bu
yakışır”a en yakın yanıtı seçtim.
Bu arada Gil gey. Bunca yıllık ömrümde Gil kadar babalık budalası bir lubunya görmedim. Götür Ferzan Özpetek filmine koy, millet bayılır. Hatta oyundaki klipleri kurgula, bıçkın delikanlı meğer geymiş (ŞOK! ŞOK! ŞOK!) plot-twistli Ukrayna dramı zannederler. Gene yazarlara sor, gey kalıplarını kırdık, gündemi yakaladık derler. Ayol güldürmeyin insanı!
Çok manidardır, Gil’in bu babalık
muhabbetine paralel bir şekilde Andromeda’da doğacak ilk insan bebeğini
kurtarma görevi türüyor biryerlerden. Bak şu galaktik yaratıcıların hikmetine
sen! Bu nasıl tesadüflü bir paralel kurgudur, ağlamak üzereyim!
Aynı görev esnasında bebeğin ilk
ağlaması telsiz kanalından işitildiğinde Jaal öyle aşırı bir tepki verdi ki,
insanlığı intergalaktik seks kurtarır diyerekten onunla yattığıma bin kez
pişman oldum. Bu arada Jaal’ın mensup olduğu Angara ırkında her bir ailenin en
az 23 çocuklu olduğunun altını çizmek isterim. Ryder Jaal’dan çocuk yapmak
isterse muhtemelen doğum sırasında ölür zaten. Umarım korunmuşlardır.
Fazla sürpriz bozmadan doğurma
meraklısı Angaralar ile yobaz Kett’ler arasında da organik bir bağ olduğunu not
düşeyim, biraz da başkaları kıllansın.
Dini duygulardan bahsetmişken Tempest’in iman sahibi navigasyon uzmanı Suvi’ye değinmemek olmaz. Suvi “Ryder azıcık
konuşabilir miyiz?” diye yanına çağırdığında muhabbet genellikle “yüce rabbim
ne büyük”e evriliyor. Hatta o kadar çok evriliyor ki oyunun bir noktasında Suvi
çağırınca “ikindi ezanı okundu mu ablam?” diye soracak sanmaya başladım. Ryder’ın
sorularından da zeka fışkırmıyor zaten. En fazla sorabildiği şu: “Sen ne biçim
bilim insanısın da tanrıya inanıyorsun?”… Oha!
Bu Suvi. (Sufi???!!!) |
Suvi altta kalır mı? Neymiş efendim,
inancı bilimsel motivasyon sağlıyormuş. Bilimsel bulgular iman duygusunu daha
da körüklüyormuş. Biraz daha üsteleyince şırlıyor. “Zeki bir insansın, nasıl
inanmazsın?!!” …. Oha!
Evet, yazarlara sorsan, yabancı
galakside din savaşı fonunda (ve ortaokul 3. sınıf düzeyinde) inanç tartışması
çoook zekice buluştur. Dünyaya daha yeni gelmişsen öyledir tabii.
Yine de hakkını yemeyeyim. Onca tehlikeli durum yaşandı, ölümlerden dönüldü ama Suvi'nin bir kez olsun, "Tanrının takdiridir, başa gelen çekilir," dediğini duymadım.
Remnant teknolojisinin hiç
sorgulanmadan tüm koloni tarafından benimsenmesi, hatta Tempest’in demirbaşı
haline gelmesi apayrı bir skandal! Bilimsellik bunun neresinde? Hiç mi Uzay
Yolu izlemedik, hiç mi Mass Effect oynamadık? Peebe gemide yapay zeka kullanan
bir savaş robotunu çalıştırıyor ve herkesin bir tek “ay ne güzel robotumuz
oldu” diyerek göbek atmadığı kalıyor.
Yahu Reaper’ları ne çabuk unuttunuz?
Genç Shephard’ın çektiği acıları ne çabuk unuttunuz? Son anda biri hatırlamış
herhalde ki, oyunun sonlarına doğru bu koloninin Samanyolu’ndaki Reaper
soykırımından tamamen bihaber olduğu açıklanıyor. Yine kolay çözüm. Kıvır dur.
Peebe’nin tınlayacağı yok gerçi ama en azından Ryder bir kez olsun kızsaydı, “Kafayı
mı yedin, geminin güvenliğini nasıl tehlikeye atarsın?” diyerekten.
Ryder büyük tehlikeyi insani
sevecenliği ve zekasından çok teknoloji yardımıyla savuşturuyor. Bol bol da
şansı yaver gidiyor. Hepsi bu. Sondaki mücadeleye epik demeye dilim varmıyor.
Kabaca şöyle bir şey:
-Iıııh basıcam panele, ha gayret,
basıcam.
DEKMAN DEKMAN KOŞ KOŞ YETİŞ PİUV PİUV
ŞOK ŞOK ŞOK!
-Başardım! Ay yani hepimiz başardık
demek istedim!
İlahi Andromeda, çok aynısın! E tabii aynı olur, hepsini aynı güç yaratmış
yüce rabbim sen ne büyüksün, dinimiz âmin!