Yenilmezler: Ultron Çağı



Yenilmezler dev bir kriz masasıdır ama bir masanın etrafında toplanıp gevezelik yapmak yerine, genellikle o geveziliği oradan oraya koştururken yapmayı yeğlerler. Kısacası, bir Yenilmezler hikayesini fazla gürültülü, hiperaktif ve gösterişli olduğu için yeremezsiniz. Yeriyorsanız da yanlış maceradasınız demektir.


Yenilmezler’in dünyası hep curcunaydı. Bazılarımız için kağıt üzerinde de fazla yorucuydu. Çok fazla karakter, çok fazla laf, çok fazla aksiyon, çok fazla hikaye kavşağı. Taşkınlığıyla sevilen Yenilmezler’i bir ninniyle yatıştıramazsınız, onlar için hep yeşil alarmdır. Hareketsizlik onları sıkıntıdan öldürür.

Bu yüzden Ultron Çağı’nın hikayesinde duygusal soluklanma anlarına yer açıldığında, ninniyle yatıştırılmaya çalışıldığında nasıl bocaladığını kendiniz de görebilirsiniz. Hawkeye’ın aile saadeti mi? Kimin umurunda! Sıra flört etmeye geldiğinde yanaklarına al basıp ter içinde kalan ergenler gibi davranan kazık kadar insanlar mı? Öff, hiç görmemiş olalım! Dünyaya meteor çarpsaydı da muhtelif karakterlerin “Abi kız sana yazıyo he,” düzeyindeki diyaloglarını hiç duymamış olsaydık! Daha fecisi de var. Black Widow “iyi ki kısırlaştırılmışım, daha iyi öldürebiliyorum falan” mealinde akıllara ziyan bir açılma anı yaşatıyor. Black Widow’un ortalıkta surat yaparak dolaşması hepimiz için niçin daha hayırlıymış, görün. Böyle açılacaksan örtülü kal Widow, lütfen.

Karakterlerin iç dünyasını bize daha iyi anlatmak için bu kez ellerinde “beyin manipülasyonu” silahı da var halbuki. Örneğin Kaptan Amerika’da çok iyi çalışıyor. Adam terk edilmiş bebek travmasından mustarip, ödü patlıyor, kahramanlık ve erdemlilik kisvesi boşuna değilmiş! Aynı silah Black Widow’un geçmişindeki perdeyi açıyor. Sürpriz bir aktris dışında, şaşırtıcı bir şey olmasa da. O silah Hulk’u da depreştiriyor ama nasıl depreştirdiği belli değil. Yoksa Hulk’un iç dünyası yok mu? Korkunca kızması yeterli mi? Stark’ın korkuları ise kıyamet senaryosunu tetikliyor. Bak şu işe!


Stark demişken, filmin tüm entrikasını üst sürüme güncellenirken içine sıçılmış bir işletim sistemine benzetebiliriz. Yani bir bakıma Iron Man 4 filmi bu. Her şey Stark’ın sivri zekasından çıkıyor. Arkasında o kadar süper mahluk olmasaydı bu kadar büyük bir riske girmezdi, o yüzden tam olarak Iron Man 4 değil, Avengers 2 diyoruz. Diğer deyişle, Avengers ortada aleni bir tehlike olmayınca kendi tehlikesini yaratmaya başladı ki, buna DC evreninde Batman sendromu deniyor. 

Orijinal çizgi romanlarda bir konserve açacağından biraz hallice olan Ultron, filmde Stark’ın ne kadar kusuru varsa hepsinin vücuda gelmiş hali gibi çalıştığı için çok keyifli. Stark’ın repliklerini ve esprilerini çalarak ilk sinyalleri veriyor. Ultron’un laf yapıştırmalarına Stark’ın “Benim lafım!” diyerek mızmızlanması çok matrak. Ultron’un Stark adını her duyduğunda delirmesi daha da matrak. Ultron’un her adımında Tony Stark’ın zaaflarını yakalamaya çalışmak başlı başına eğlenceli. Hah Ultron şunu dedi, Stark meğerse kendinden nefret ediyormuş! Hah, Ultron başını yana eğdi, Stark’ın karşısındaki küçümserken yaptığı gibi. 

Ultron'un MS-DOS sürümü.
Ultron ilk başlarda başka bir DC sendromu olan Ozzymandiasçılıktan mustarip. İnsanlığın büyük bir felakete uğramadıkça kendine gelemeyeceğini sanıyor. Ama bir süre sonra iyice sapıtıp tam bir Marvel kötüsüne dönüşüyor, kimliğini buluyor. Dünyayı illa ki yok edecek. Hani insanların kökü kurusun da gerisi önemli değil! Ama seyircileri de olsun istiyor. İnsanlık dünya üzerinden silinirken Yenilmezler seyretsin mesela! Hatta bir ara aynı amaçla Black Widow’u bile özel locaya oturtuyor. Bak n’apcam şimdi, seyret. Tipik Stark!

Bu da 10 çekirdekli Ultron, gene de sapıtıyor!

Her karakterin iç dünyasına böylesine yaratıcı biçimde eğilmek tek bir filme sığmaz, Whedon da süper yazar değil sonuçta. Diğer karakterlerin ihmal edilmiş gibi görünmemesi için romantik formüllerden medet umması nispeten anlaşılabilir. Ama duygusal zırvalıklarla baş etmek aksiyonla baş etmeye benzemiyor elbette. Joss Whedon, Firefly’da çok iyi becerdiği “duygusallığı beceremiyorsan kendinle dalga geç” kuralını unutmuş görünüyor. Neyse ki kusursuz bir çizgi-roman gözü var. Kadrajlarını çizgi roman paneli gibi planlıyor, kendi ikonik karelerini yaratıyor. Gözünüzden kaçmayacak böyle birçok nefis plan var.  

Yenilmezler’in aşırılığı, kaş yaparken göz çıkaran çözümleri, ortalığı hep şantiye tozuna bulayan hayhuyu onun genlerinde var ama bu bileşim bizi gayet güzel ve planlı biçimde İç Savaş hikayesine de hazırlıyor aslında. İnsanlığın “bu süperlerden canımıza doyduk, yeter!” diyerek sınırlayıcı yasalar koyduğu ve tüm kahramanların taraf seçmeye zorlandığı, bu aşamada da birçoğunun çok feci akıbetlere uğradığı İç Savaş öyküsünü Hollywood öyle çabucak kullanmayacaktır tahminen. Seyircilerin de süperlerden bıkacakları zamanı bekliyorlardır. 

Yahu durun, önündeki hamburger bitmeden yenisini isteyen çocuk gibisiniz!

Aynı gidişat nedeniyle, hem de mutant becerilere sahip iki genç karakter yüzünden, bu yeni Avengers filmi, çoğu zaman bir X-Men filmini de andırıyor. Bunlar Marvel evreni hesabına hoş çağrışımlar. Fakat dört tane renkli güç taşının sıra sıra dizilip bunu bir Pokemon filmine benzeten sahneyi de hiç görmemiş sayalım.   

Tüm kusurlarına rağmen, 30 yıl kadar önce Marvel çizgi romanlarının siyah beyaz karelerine gömülürken hayalini kurduğumuz, hadi dürüst olalım, hayal bile edemediğimiz filmleri çekiyor Whedon. Biz şanslı bir kuşağız. Büyük ihtimalle Whedon da hayallerini gerçekleştirme fırsatını bulduğu için kendini çok şanslı hissediyordur. Kaçınılmaz kuşak farkından zarar görür mü? Hayır. Bir ayağını nostaljik çizgi roman tutkusuna, bir ayağını da çağdaş sinema teknolojisine yaslayan, yine de o yana bu yana sallanıp biraz eğreti duran bu gösterişli eğlenceleri anlamsız bulacak hatırı sayılır bir seyirci kitlesi de var. Onların hoşnutsuzluğu ve bu tür filmlerden talepleri süper kahraman filmlerini de değiştirecek. Tıpkı yıllar önce süper kahraman klişelerine isyan ederek kendi akımlarını, anlatımlarını ve tarzlarını yaratan yazar/çizerlerin yaptığı gibi. Değişim herkese iyi gelecektir muhtemelen. Ama o vakte kadar, Marvel tarihinin perdede ete, cana (kan yok, kan yok) piksele ve silikona bürünmesinin keyfini çıkarabiliriz çünkü bu bizim çağımız!



* Yenilmezler: Ultron Çağı 1 Mayıs 2015'te gösterime giriyor.

Popüler Yayınlar