Girit'te 6 Gün II. Bölüm: Rethymnon / Iraklion



Sokak - Rethymnon

Kuzey sahil şeridini kateden otobana Hania’dan çıkar çıkmaz Rethymnon ve Iraklion tabelaları başlıyor. Rethimno’ya varmadan önce aynı yol üzerindeki Kourna Gölü’nü ziyaret etmek güzel olabilir. Episkopi’den geçmeden önce Lake Kourna tabelasından içeri girip toprak yolu takip etmek gerekiyor. Kourna Mağaraları da aynı güzergahta ama tecrübeli ve donanımlı değilseniz mağaralara girmeniz pek tavsiye edilmiyor. Uyarı tabelaları dışında mağaralara girişleri engelleyen hiçbir şey yok. Hani mağarada başınıza bir şey gelse dünyanın haberi olmaz. O yüzden dışarıdan bakıp dönmek en iyisi. 

Manzarası gayet keyifli yaklaşık bir saatlik bir yolculuktan sonra Rethimno’nun içine girer girmez her zamanki gibi şehir trafiği kendini gösteriyor ama Hania’nınki kadar can sıkıcı değil. Şehir merkezine girildiğinde en büyük ve görünür park tabelaları ziyaretçileri yat limanındaki otoparka yönlendiriyor. Otoparkın saati €1, her ilave saat 40 sent.

Otoparktan çıktıktan sonra kordonda sağa doğru yaklaşık on dakikalık bir yürüyüşle eski şehrin içine ulaşılıyor. Kordonda yürürken bisiklet yoluna dikkat etmek lazım. İlk karşılaştığımız manzara fazlasıyla turistikti. Ucunda bir deniz fenerinin bulunduğu küçük bir dalgakıranın yöresine restoran olarak kullanılan bir korsan gemisi demirlenmişti. Burası fotoğraf makinelerinin en çok şakladığı nokta olsa gerek. Aynı rıhtım boyunca sıralanan birçok balık restoranı ve tavernanın önünden geçerken duyduğumuz “buyrun buyrun”lara kulağımızı tıkadık, istikametimiz yine ara sokaklar oldu.

Rethimno’nun eski şehri Hania’dan çok daha güzel. Daracık sokakları yemyeşil, turist kalabalığına rağmen çok sessiz. Hediyelik eşya mağazalarının öbeklendiği sokaklardan uzaklaşıp güzelliğine kapıldığımız dar sokaklara rastgele saparak kuş cıvıltılarıyla dolu 
D. Moschoviti’ye çıktık. Meğerse kuş cıvıltılarının sebebi, sokağın damını çardak gibi örten sarmaşıklara asılı yarım düzineden fazla muhabbet kuşu kafesiymiş. Yaşlıca bir çiftin işlettiği 30 yıllık tavernanın masalarına oturup bu büyülü sokakta birşeyler atıştırmasaydık ayıp olurdu artık. Unutulmaz lezzetlerle karşılaşmadık ama mekanın unutulmazlığı kafiydi.

Yeri gelmişken işletmelerin kredi kartına pek sıcak bakmadığına değinmek gerek. Yunanistan’daki kredi kartı allerjisinde değişen bir şey yok, hatta son krizle birlikte sorun daha da derinleşmiş. Kesin bir tablo çıkarmak imkansız. Mesela Atina’da Syntagma meydanındaki bir Vodafone bayii kredi kartı kabul etmezken, Girit’in dağ köylerindeki bir restoran kabul edebiliyor. Kredi kartı birçok mekanda geçerli, ancak hatırı sayılır bir çoğunluk kibar bir dille nakit vermenizi rica ediyor, nakitiniz yoksa en yakındaki ATM’nin yerini tarif ediyor. Kredi kartından yurtdışı ATM’lerinden nakit avans çekecek kadar zengin veya zırdeli değilseniz yanınızda daima nakit bulunmalı. Kredi kartı kabul eden yerler bile bazen %10 ila %20 civarında komisyon almaya kalkabiliyor, ancak bunu sizi uyarmadan asla yapmıyorlar. Alışverişlerde pazarlık pek söz konusu değil, ama satıcı ilgilendiğiniz bir ürün için indirim yaptıysa kredi kartını duyunca indirimi geri çekiyor.

Yassas (merhaba / hoşçakalın), efharisto (teşekkür ederim) ve kalimera (iyi günler / günaydın) tüm mekanlarda geçerli, kullanılması elzem, medeni sözcükler. Yunanistan’ın her yerinde olduğu gibi bir pot kırmamak için yanınızdaki kişiyle Türkçe konuşurken dikkatli olmak şart, çünkü kimin Türkçe anladığı hiç belli olmuyor. Dövmecinin önünde “ay götüme yaptırsam mı?” deme gafletinde bulunan partnerime, dövmecinin Türkçe “yaptır abi, yakışır” yanıtı verdiğini duymuşluğum vardır mesela. Türkçe konuştuğunuzu duyar duymaz bir satıcının “Hoşgeldiniz be” diyerek yanıtlama ihtimali çok yüksek. Kendinizi bir anda komşuluk muhabbetinde (sınırlar politiktir bla bla bla) bulmanız işten bile değil.

Eski şehirde hızlı bir tur yaptık, Horiatiki’mizi yedik, kedileri sevdik (kediseverler için Girit bir cennet) ve Iraklion’a doğru tekrar yola düştük.

Rethimno’nun içindeki Iraklion tabelaları eski yola yönlendirdiği için otobana çıkmak gerekiyormuş. Bunu eski yolda epey vakit kaybettikten sonra öğrendik ve normalde bir saat süren Iraklion’a gidişimiz yarım saat uzun sürdü. Rethimno ile Iraklion arasındaki eski yol fazla virajlı ve biraz yorucu. Bir noktadan sonra yeni otobana bağlanıyor. Otobana çıkınca yine virajlı bir yolla uzun bir tırmanıştan sonra Iraklion ufukta kuş bakışı görünüyor.

Biz de Iraklion’u ilk olarak tepeden gördük ve şehrin büyüklüğü karşısında gezmenin hiç kolay olmayacağını anlamış olduk. Her yerde eski şehir merkezi varsa burada da vardır mantığıyla Iraklion merkezine inince sorduğumuz herkesten neredeyse aynı yanıtı aldık: “Burada tarihi yerler pek yoktur”, “Burası modern bir şehir, Rethimno’ya gidin.”
Dışı yanıltmasın, Iraklion'daki bu umumi tuvaletin içi çiçek gibi
Fıskiye - check; müze - check

Olmaz, bu kadar yol geldik tarihi bir şey görmemiz lazım. Arabayı çekilmeyeceğinden emin olduğumuz müsait bir yere park edip on dakika kadar merkeze yürüdük ve tarihi bir fıskiye bulduk, bir müze binası ve bir de çeşme. Görev tamamlandı.

Devam edecek...


Popüler Yayınlar