Girit'te 6 Gün III. Bölüm: Elafonisi


Elafonisi yolu üzerinde bir köy molası.

Girit’te kötü bir plaj hiç görmedik ama adanın en güzel sahillerinin bulunduğu söylenen güneyine inmenin zamanı geldi. Yola Hania’dan çıkacağımız için bize en yakın meşhur güzergahlardan biri olan Elafonisi’yi seçtik. Kissamos merkezine yaklaşık 7 km. kala Kaloudiana yol ayrımına saparak Vathi / Elos yönünde otobandan çıktık. Yolun bundan sonraki kısmı kelimenin tam anlamıyla dağ tepe aşarak katediliyor ve çoğunlukla gidiş-geliş olmak üzere tek şeride kadar inebiliyor. Maceralı bir yolculuk ama dikkatli olduğunuz müddetçe ürkütücü bir yanı yok.

Yol boyunca Elafonisi tabelaları eksik değil, hatta Vathi ayrımına varmadan başlıyor. Bu güzergah üzerinde birçok dağ köyünden geçiliyor. Bazıları kuş bakışı manzaralara sahip olan bu köylerde mutlaka soluklanıp bir Yunan kahvesi veya frape içebileceğiniz, acıktıysanız birşeyler atıştırabileceğiniz villa/tavernalar bulunuyor. Köylerde otopark sorunu yok. Ancak yollar çok dar olduğu için müsait bir yere park ettikten sonra biraz geri yürümeniz gerekebiliyor. Bu köylerdeki sessizlik şehir insanına inanılmaz geliyor.

Şu karşıdaki dağlardan inince, Elafonisi.


Elafonisi için sabah erkenden yola çıkmak en ideal zaman. Öğleye doğru güzergahın trafiği yoğunlaşıyor. Bu güzergahta yoğun trafik demek yaklaşık 1,5 saatlik yolu tren vagonu gibi arka arkaya sıralanarak seyretmek demek. Yolun en ilginç ayrıntısı belli bir noktada sadece tek bir aracın geçebildiği bir tüneldi. Tünelin giriş ve çıkış ağızlarında birer trafik ışığı bulunuyor. Yol boş görünse bile kırmızıda durmamak, hatta sarı ışıkta geçmek gibi bir seçenek söz konusu değil. Tünelin fotoğrafını geçiş heyecanı yüzünden ne yazık ki çekemedim. Hatta kırmızı ışıkta beklerken araçtan inip tünel ağzının fotoğrafını çeken heyecanlı turistleri de geçişimizi geciktirecekler korkusuyla kınadık, biraz da aynı çabukluğu gösteremediğimiz için kıskandık. Tünel geçişi arabayla bir binanın içine girmeyi andırıyor. Tavanı çok alçak, iyi aydınlatılmış, ancak bir mahzenden farksız. Neyse ki çok kısa bir tünel.

Güzel, ilginç bir deneyim ama aynı yolu bu kez uçurumları sağımıza alarak geri dönme düşüncesi Elafonisi’ye daha varmadan bizi düşündürmeye başlamıştı. Elafonisi girişinde toprak zeminli devasa bir otopark var. Tabii ki ücretsiz. Saat henüz 11:00 suları olmasına rağmen çok kalabalıktı. Ancak plajın muazzam büyüklüğü yüzünden insan kalabalığı araç kalabalığının görüntüsü kadar boğucu gelmiyor.

Elafonisi'nin denizi yüzmekten ziyade yürümelik.
Kalabalık lafı etsem de Yunan adalarındaki plaj anlayışı bizdekilere benzemiyor. Örneğin kalabalığa rağmen gürültü yok. Sanki plajdayken sessizlik olursa deniz fobisi gelişirmiş, insan sıkıntıdan ölürmüş gibi büfelerden bangır bangır çalan müzikler yok. Elafonisi’deki denizin derinliği otuz metre açılsanız dahi göğüs hizanızı aşmadığı halde can kurtaranlar mevcut. Hatta ilk yardım kabinleri de var. Soyunma kabinlerinde, tuvaletlerde ve duş direklerinde kalabalık nedeniyle kuyruklar kaçınılmaz. Kuyruk dediğim en fazla 5-6  kişi. Çoğu kişi otoparkta arabasının kuytusunda giyinip soyunuyor. Biz de öyle yaptık.

Mavi - Gidiş Yolu / Kırmızı - Dönüş Yolu
Avrupa insanının ‘başkalarını rahatsız etmeme’ üzerine kurulu yaşam anlayışı plajlarda da geçerli olduğu için kalabalık rahatsız etmiyor, ancak muhtemel ‘toplu dönüş’ saatinden önce yola çıkmamız gerektiğini haberliyor. Otoparkta plaja günübirlik turist taşımış koskoca yolcu otobüslerini görünce, bir de gelirken katettiğimiz daracık yolları düşününce, bu otobüslerin başka bir yoldan, daha geniş bir yoldan geldiklerine hükmettik. Otobüs şoförlerinden birini bulup ona Kissamos’a daha az virajlı bir dönüş yolunun olup olmadığını sorduk. Vathi yol ayrımından sahil şeridi hizasında giden yolun daha uzun ama nispeten daha iyi olduğunu öğrendik. Gerçekten de dönüşte, Vathi çıkışında biri 47 km. diğeri 40 km. yazan iki Kissamos tabelası gördük ve şoförün açıklamasına istinaden 47 km. yazanını seçtik. Bu yoldan dönmeseydik Kefali köyünü göremeyecek, Apaki’yi ilk kez tadamayacaktık.

Lefteris manzarası. (Kefali)
Kefali köyü ferahlatıcı dağ manzarasıyla zaten durmanız gerektiğini size hemen söylüyor. Burada köyün şahin tepesi konumunu yabana götürmeyen, püfür püfür teraslarıyla iki taverna kurulmuş. Biz Lefteris’i seçtik, tamemen içgüdüsel sebeplerle.

Öğle yemeğimizi yemek için oturduğumuz mekandaki garson Türkçe konuşmamızı tanıdı. Meğer annesi bir Türkle evliymiş, kendisi de Gürcüymüş ve ailesi Bodrum’da yaşıyormuş. Çat pat bildiği Türkçe kelimeleri paylaştı, gülüştük. Mücver, domates dolması, cacıki, patates kızartması ve apakiden oluşan öğle yemeğimiz sırf mezelerden oluşmasına rağmen yine çok doyurucuydu. Her şey evde pişmiş gibi taze, sıcak, çok lezzetliydi. Kokusuna mekanda takılan yavru kediler ve arılar geldi. Kedilerden bir tanesi çok sırnaşık, bıraksak masaya kadar çıkacak. Buradaki yemeğe €19 ödedik. Fiyatlar şehir merkezine kıyasla daha ucuz. Girit'te yediğim en lezzetli yemekler Lefteris'teydi diyebilirim.

Popüler Yayınlar