SAMOS (SİSAM) ADASI NOTLARI
* Kuşadası’ndan kalkan tekneler rötarsız sefer
yapmıyor. Adaya gidişte yarım saat, dönüşteyse bir saat 15 dakika rötarlı
kalktık. Sebepleri değişiyor. Genelde Samos gümrüğünde sadece bir pasaport
polisi olduğu için. Mazot ikmali beklendiği için. Polis hırçın turistlerden
birine kızıp herkesin bavulunu açtırdığı için.. Dönüşte yetişmeniz gereken bir
otobüs veya uçak varsa bileti buna göre çok iyi ayarlamak gerekiyor.
* Tekneler çok sallanıyor, normal, paniğe gerek yok.
Deniz tutmasına karşı yine de bir yere yaslanıp uyumaya çalışmak en iyisi.
* Samos diyen herkese önce şunu söyleyeceğim: Vathi’deki
Paradise Hotel’den uzak durun! Booking.com’daki çok olumlu eleştirilere bizim gibi
kanmayın. Odamıza yerleştikten sonra sıcak su olmadığını fark ettik. Klima
sadece hava üflüyordu. Wi-fi doğru dürüst çalışmıyordu ve otelin zemin katı
tamamen mültecilere ayrılmıştı. Bahçede en az yarım düzine küçük çocuk ciyak
ciyaktı. Apar topar ayrıldık. Akşam 21:30’du, açtık, duş alamamıştık ve
yorgunduk.
Köyleri dolaşmadan Samos olmaz. |
* O saatte Gagou plajındaki Samos Bay otelinde yer
bulmamız bir nevi mucizeydi. Tertemiz, denize sıfır, sabah saatlerinde biraz
gürültülü ama gece 23:30’dan sonra çok sessiz. Personel çok ilgili ve kibar.
Kahvaltısı sabahları bol kalorili ve tuzlu yemeyi sevenleri daha çok mutlu
edecek türden. (Omlet, sosis salam çeşitleri.) Çay yok, kahvesi kötü. Araçla ulaşımı
da tek yönlü sokaklar yüzünden sağ kulağı sol elinle enseden göstermek gibi.
Şehir merkezi yürüyerek 15 dakika. Verdikleri fiyat çok iyiydi. Booking.com’da
gözümüze giren bir otel varsa, web adreslerini bulup, otelle doğrudan iletişime
geçip fiyat teklifi almak gerekiyormuş, bunu öğrendik.
* Adanın en iyi plajı açık arayla Tsamadou. Epey
yüksek bir iniş çıkışı var ama dileyenler için çam ağaçlarının gölgesindeki
şezlonglarda gün boyu püfür püfür oturup denize girebilmek büyük lüks. Çok
geniş bir plaj. Yüzünüzü denize verdiğinizde en sol tarafı biraz trendy. Müzik
yayını, minderli şezlonglar, klüp ambiansı var. Orta kısım daha sakin, daha
ağaçlık. Plajda Mister Tsamadou tişörtüyle dolaşan görevli akşama kadar içecek
ve yiyecek siparişlerinizi gayet süratli biçimde getiriyor. İki şezlong bir
şemsiye 6 euro. Saat 16:30’dan sonra kiralarsanız 5 euro. (Plaj saat 18:30’a
kadar güneş alıyordu.) En sağ taraf ise çıplaklar plajı. Burada şezlong
kirasına 8 euro istemeleri saçmalık. Çakıl taşlarının üstüne yayılın, don
indirdiniz diye üç euro fazladan ödemeyin. Çıplak denize girenler ile kabine
girip mayo değiştirenler arasında en fazla 15-20 metre var. Gerçek demokrasi!
Tsamadou'ya iniş. |
* Tsamadou Cumartesi – Pazar günleri feci kalabalık.
Plaj çok büyük olduğu için hafta sonu kalabalığı boğmuyor, sadece gürültülü.
Diğer günler ağustos böcekleri ve dalga sesleri eşliğinde uyuyup tazelenmek
için ideal. Tabii bitişiğinizde şamatacı bir grup genç yoksa, ya da çocuklu bir
aile gelmemişse. Yedi günde en fazla iki-üç kez denk gelmişimdir.
* Balos’a yakın olan Psili Ammos (İnce Kum anlamına
geliyor) tam bir halk plajı. Denizi ‘yürü yürü hala diz hizasında’ sığlığında,
tabanı da kumlu olduğu için küçük çocuklu ailelerin tercihi. Yarım saat durup
kaçtık. Hem curcunadan, hem de aşırı sıcak yüzünden. Hiç esmeyen bir plaj. O
kadar sığ denizde de serinleyemezsin zaten.
* En şirin ilçe Kokkari. Denize sıfır restoranların
bir kısmı (merkeze ve ana yola en yakın olanları) saat akşam altıdan sonra
çakıl taşlarının üstüne masa atıyor. Meltemi
en ünlüleri. Ammos Plaz da hiç fena
değil. İkisinin de porsiyonları çok büyük. Ara sıcaklar ve mezeleri söylerken
abartmamak lazım. Bu iki mekanda da hiç bunalmadan püfür püfür yemek
mümkün. Kokkari burnunu dönüp de sahil
kolunun diğer yakasına geçince sıra sıra dizilmiş başka restoranlar var. Ama o
kısım hiç esmiyor, çok sıcak. Ayrıca gün batmadan oturmuşsanız arıların
saldırısı yüzünden yediğiniz burnunuzdan geliyor.
Meltemi'de akşam yemeğine az kala. |
* Balıktan yana galiba şansımız yoktu. Bir kere
içlerini iyi temizlemiyorlar. İyi pişmiş olanlarında bile resmen çiğ balık
kokusu oluyor. Ahtapot ızgara ve kalamarda da lastik gibi olmayanına
rastlamadık.
* Araba kiralayıp köyleri ve manastırları ziyaret
etmeden Samos eksik kalır. Her köyün ücretsiz otoparkı mutlaka oluyor. Yollar
dar olduğu için otoparka arabayı bırakmak şart. Köy merkezleri de genelde daha
yukarıya konuşlanmış oluyor. Bunun en iyi örneği Vourliotes. Arabadan
indiğimizde her yer hayalet kasaba görünümündeydi. Sokaklarda in cin top
oynuyordu. Kapı önlerinde ve pencerelerde bile insan görünmüyordu. Gözümüze bir
restoran adı ilişti ve tabelanın gösterdiği ok yönünde tırmanınca bir anda
insanların meze yiyip içki yudumladıkları yemyeşil bir köy meydanına
çıkıverdik. Rüya gibi! Saat henüz öğle yemeği için erkendi, bir karpuz yiyip
kalkalım dedik ve mekan sahibi bu isteğimizi pek de güle oynaya karşılamadı.
Mekan kalabalık olmamasına rağmen karpuz için epey bekledik. Adada birkaç
istisnai mekan haricinde servis çook yavaş.
Vourliotes. Masal gibi. |
* Vourliotes’den çıkınca aynı güzergahtaki Manolates
mutlaka görülmeli. Ormanlık yolu zaten efsane. Şehir merkezi çok keyifli. 10
dakika daha tırmanmaya üşenmeyip Lukas’ın yerinde enfes ev yapımı domuz
sosislerinden ve kabak çiçeği dolmasından tadın. Lukas Türk olduğumuzu anlayıp
hemen önümüze Türkçe menü koydu. Kendi de çat pat Türkçe biliyor. Kedileri de
var.
Manolates'in muhteşem yolu. |
* Çat pat Türkçe demişken, adada Türkçe konuşurken çok
dikkatli olun. Hem Türk turistler, hem de Türkçe’ye aşina Yunanlar hiç de az
değil.
* Vourliotes’in içine girip park etmezseniz ve yolu
daha yukarıya doğru on dakika kadar daha tırmanırsanız Vronta Manastırı’na
ulaşıyorsunuz. Şortlarımız çok kısa olduğu için belimize kapıdaki bezlerden
sardık. İçeride dolaşan yerli turistlerden yaşlı bir bey güldü, “Onları
kadınlar kullanıyor.” Ama şortumuz çok kısa dedim. Ha tamam o zaman! Bir espri
daha yaptı; “Müslümansanız buraya giremezsiniz!” Buna verdiğim cevap bende
saklı. Manastırlar ilginç mekanlar. Ortalıkta günlük işlerini yapan rahiplerle
ayak üstü sohbet edin, sıcakkanlı insanlar, misafir seviyorlar.
* Ampelos’ta hiçbir şey yok! Mykali de öyle!
* Ireon çok sıkıcı! Hani az kalsın liman oluyormuş da
kıl payı kurtulup plaj olmuş gibi.
* Pythagorio’nun çarşısı hoş ama arabayla içeri girmek
hiç akıllıca değil. Limanda sıra sıra dizilen mekanlar bizdekilerin aksine
içeri müşteri çekmek için kafa ütülemiyor. Kibar kibar selam verip buyur
ediyorlar o kadar. En iyi souvlakiyi burada yedik. Sırf souvlaki yapan bir
mekan, ahşap masaları var. Tabelası beyaz. Adını not etmeyi unuttum. Patates
kızartmaları bile evde yapılmış gibi. Yalnız servis çok yavaş tabii.
* Karlovasi’nin sadece eteğinden geçtik. Arabayı
kiraladığımız ofisteki bey gözümüzü korkuttu. Arabayla girmekten kaçındığı bir
yermiş. Çok yorucuymuş. Peki! Belki başka zaman riske gireriz.
* Yön levhaları! Hiçbir adada araba kullanırken yön
bulmakta Samos’taki kadar zorlandığımı anımsamıyorum. Saçma sapan
yerleştirilmiş levhalar özellikle göbeklerde saçmalıyor. Çapraz okların dört
yol ağzında çatallanmış yollardan hangisini gösterdiği belli değil. Levhaların
yerleri yol ağzından ya çok geride ya ileride. Ters yerleştirilmiş, doğru yolu
anlamak için otobanda kafanızı 180 derece çevirip bakmak zorunda olduğunuz
levhalar da var. Hatta daha fecisi ok işareti silinmiş sadece belde adı kalmış
levhalar var. Evet, adada kaybolmuyorsunuz ama sırf yanlış yola saptığınız ve
daracık virajlı yollarda U dönüşü yapamadığınız için çok vakit
kaybedebiliyorsunuz. Püf noktası, asfalt kaplı ana yollardan ayrılmayın! Bazen
Samos gibi merkezi yerleri gösteren levhalar olsa bile bunların eski köy
yolları olduğunu unutmayın. Yol düzgünse, şeritleri varsa, ana yoldasınız
demektir.
* Otobanın özellikle plajlara çok yakın kısımlarında
(mesela Kokkari – Tsambou hattı) hız limiti yüksek bile olsa çok süratli
seyretmeyin. Denyo turistlerin otobanın ortasına şişme bot atıp büyük bir
rahatlıkla üst baş değiştirdiklerine şahit oldum mesela.
* Girit’te hiç rastlamamıştım ama burada arka tampona
yaslanıp sıkıştıran birkaç araca rastladım. Taksiler de aşırı süratli
seyrediyorlar, benzin tankerlerinden sonra adadaki en geniş araçlar da
onlarınki.
* Bazı köy yolları o kadar dar ki iki aracın karşı
karşıya gelmemesini herhalde kuantum fiziği ve olasılık bilimi açıklayabilir.
Öyle noktalar var ki ne geri gidebilir ne de sağa sola kayıp yol
verebilirsiniz. Zeus falan koruyor herhalde.
* Restoranda rakamlarla belirtilmiş hazır mönüler
varsa tercih etmeyin. Yanına garnitür konmuş normal bir tabağa içki hariç 10
euro bayıldığımı bilirim. Neymiş, güya günün mönüsüymüş!
* Hiçbir yerde güneş Yunan adalarındaki kadar güzel
batmıyor. Bu Samos’ta bir kez daha pekişti.
* Kediler Türkçe bilmiyor. Pisi pisiden anlamıyorlar.
Hayal kırıklığı!
* Deniz ve plajlar genelde taşlık. Deniz ayakkabısı
mutlaka bulundurmak gerek.
* Plaj şemsiyelerinin çoğu yarı geçirgen kumaştan.
Güneşten korumaktan ziyade gölgede kavrulmadan bronzlaşalım diye yapılmış.
Bu yazıdaki tüm fotoğraflar kişisel arşivimdendir.
Bu yazıdaki tüm fotoğraflar kişisel arşivimdendir.