Bir Yaz Filmi: Yem / The Bait 3D
Eskiden bu filmlerden her yaz olurdu. ‘Bu filmler’le kasıt, ucuz
ama ucuzluğundan utanmayan, pespayeliğinin farkında olan ama bunu eğlenceli bir
şeye dönüştürmeye uğraşan B filmleri. Soğuk toplantı odalarında değil, muhtemelen
arkadaş toplantılarında üretilmiş bir projenin sonucu. Misal, divana yayılmış
biri şöyle der:
“Abla ya, mesela tsunami olsa, marketi sel bassa, içeride
mahsur kalanlar bir de üç metrelik köpekbalığıyla uğraşsalar, nasıl olurdu?”
Diğeri silkinir: “Köpekbalıkları iki tane olsun mu?”
“Olsun valla, ya yapalım mı biz bu filmi? But eğleniriz
kız.”
“Topla ekibi, ben de laçolarla gacıları toplayıp geliyorum.”
Kabaca budur yani. Jaws da başyapıt falandır ama sonuçta o
da tipik bir yaz filmidir. Açık hava sinemalarında gösterilir, ertesi gün kimse
denize giremezdi v.s. Jaws’un bile üç boyutlu versiyonu vardı, ama o serideki
köpekbalıkları envai biçimlerde kıymaya dönüşse de hiçbiri Max Payne akrobasisi
ve ağır çekimiyle haklanma şerefine erişememişti. Yem’de tıpkı böyle bir sahne
var. Malum, pompalı tüfeği eline geçiren biri, Max Payne kesilme dürtüsüne asla
karşı koyamaz. Yaşasın ağır çekim. Lütfen aşağıda resmi görülen malum sahnede zafer naraları atmayınız. Çok zor,ama mümkün.
Epik |
Köpekbalıkları zekidir üstelik. Bugüne dek National
Geographic belgesellerinde tam tersini telkin etmiş olabilirler. Yok bunlar kan
gördü mü delirir, hap kadar beyni sırf öldürmeye çalışır, hareket eden her şeyi
yemeye kalkar v.s. Oysa bal gibi bilirsiniz, yaz filmlerinde ne tilkidir, ne
sinsidir onlar. Yem’de hangi delikten markete girdiklerini boş verin, asıl şunu
düşünün. Hangi köpekbalığı kancayla atılan bir yeme metelik atmaz da, illa ki
canlı yem diye tutturur? Arabanın içinde mahsur kalanları psikolojik baskıyla
dışarı çıkartmayı bilir mi? Uçan kuşu bile yakalar mı mesela? Her
köpekbalığının içinde sirk havuzundaki topa zıplama arzusuyla dolu, zarif bir
yunus gizlendiğini biliyor muydunuz mesela? Tüm bunların yanıtını Yem’de
öğrenmek mümkün.
Neden market peki? Bir: Uçaklarda yılanlar oluyorsa bu da
olabilir pekâlâ. (Bkz. Snakes on a Plane, ne güzel filmdir!) İki: Markette her
şey elinizin altındadır. İp mi lazım? Hop burada. Bıçak mı lazım? Suya bak abi. Soldan üçüncü rafta olacak. Acıktın mı? Al biraz pirinç gevreği ye, ıslanmamış neyse ki. Sıkılırsan
suya atıp eğlenirsin. Köpekbalığı zırhı mı lazım? EVET! EVET! Bir
tasarım harikası olan köpekbalığı zırhını görmek için de filmi izlemeniz
gerekiyor. Üç: Çünkü markette şehri dümdüz eden bir depreme rağmen elektrikler asla kesilmez. Yeter ki tehlikenin boyutu büyüsün. Hem belki bakarsınız son dakikada elektrik hayat kurtarır.
Avustralya sineması ülkedeki ağır sansürden ve film yasaklamaya
kadar varan yaş sınırlamalarından nasibini aldığı için B filmi ruhu orada hâlâ geçerliliğini
koruyor olabilir. Filmin senaryosunda ve yürütücü yapımcılığında Russell
Mulcahy imzasını görmek hem şaşırtıcı hem de sevindirici bu yüzden. Bu ismi 80’lerde
video klüp kapılarını aşındıranlar mutlulukla anımsarlar. Sahiden, bu filmleri
çeken birileri hâlâ var ama çok azı vizyon şansı bulabiliyor. Ya eskiden olduğu
gibi doğrudan DVD piyasasına yollanıyorlar, ya da görmezden geliniyorlar.
B filmleriyle eğlenmeyi seviyorsanız Yem 3D’yi görmezden
gelmeyin. Teknik başarıdan, başarısızlıktan bahsedenler olursa da yanıtı hazır: "Ha, hangi teknik ayol?"
* Yem 3D 30 Ağustos’ta
vizyonda.